Balık Kafası

Uzun süren gece yolculuğunun peşinden sabah ayazında yeni bir şehre adım atmak garip bir güvende hissediş ve güvensizlik çelimsizliği oluşturuyor insanda. Hele ki o gece yolculuğunda bindiğiniz vasıta sabaha karşı iyice çıldırmış vaziyette kayışı koparmış ve sizi bir güzel (burada güzelin E’si uzatılarak okunur) bırakmış ise tadından yenmez. Nitekim şahsım bu yolculuğu bire bir yaşamış ve neticesinde cırcır olmakla mütevellit sınanmaya devam etmiştir.

Amma ve lakin tüm bunlara karşın yılmadım ve aynı gün pazara gittim. Koskoca bir pazar arabasını doldurup eve döndüğümde ise çantadan satalata malzemesinden başka pek kayda değer bir şey çıkmadı (nedense salata yapmak, değişik kombinasyonlar ve soslar denemek üzerine delice bir tutkum var). Aldığım herşeyleri kelebek süslü buzdolabıma yerleştirdikten sonra evimi topladım ve aldığım nefis mezgitleri temizlemeye koyuldum.

Bir ara Karadeniz sularında yakın zamanda bir petrol tankeri battı konusunda ciddi teoriler ürettim kafamda ki haksız da değildim. O ne acaip bir balıktır o kapkara bir şeyler çıkıp duruyor içinden, çok saçma bir iç anatomiye sahip.

Daha sonrasında balıklarımı bir güzel haşhaşlı mısır unuyla karıştırıp (ki bu da denediğim yeni bir karışım, güzel oldu) bir güzel pişirdim efendim. Peşinden özel soslu salatamı yapıp, bir güzel sofraya oturdum ve hayvanlar gibi yedim, yedim, yedim…